bu hafta neler okuyoruz…tomorrow i’ll be brave

birçok evde de olduğu gibi 2019’un başlamasıyla biz evde önümüzdeki yıl için neleri istiyoruz, seneyi ne şekilde geçirmek istiyoruz ve bu arzularımıza ve hedeflerimize ulaşabilmek için nelere ihtiyacımız olduğunu çok konuşuyoruz.

bu konuları daha derin ve detaylı olarak düşünürken aklıma şunlar geliyor…aslında hedefler ne olursa olsun ilk etapta kızların (ve benimde) kararlı ve istikrarlı durmamız gerekiyor.  akademik alanda olsun, sporda olsun, arkadaş ilişkilerinde olsun bu tarz bir duruş için de cesaret ve yürek çok önemli.

en son amerika’dayken de tam bu konulara yer veren şahane bir çocuk kitabı buldum; ilk defa bu hafta okuduk ve hemen paylaşmak istedim.

jessica hische’nin yazdığı ve resimlendirdiği kitabı çocuklara uygun bir dil ve görseller ile cesareti, kuvveti ve heyecanı hatırlatıyor.  bazı durumlarda yürekli olmanın ne kadar zor olduğunu kabul eden ve vurgulayan yazar ise okurlarına en güzel şekilde hata yaptıklarında veya işler yolunda gitmediğinde, ya da korktuklarında asla yığılmamayı da hatırlatıyor.  bugün istediğimiz kadar cesur olamadıysak bunu kafaya takarak bir işten veya hedeften tamamen vaz geçmek yerine sonraki sabah tekrar uyanıp yürekli bir biçimde işe koyulmanın önemini vurguluyor.

üç yaş üstü tüm çocuklara- ve hatta ebeveynlere- uygun olan tomorrow ı’ll be brave rengarenk sayfaları, ses uyumlu cümleleriyle ve önemli mesajlarıyla keyifli okuma saatler için birebir 🙂

 

 

 

bu hafta neler okuyoruz…yılbaşı ağacı kitapları

yılbaşı sezonunu çok ama çok seviyorum… kızların küçüklüklerinden beri de bu şahane ve özel sezona uygun bulduğum her türlü kitabı almaya özen gösteririm.   yıllarca tabii bu kitaplar gittikçe çoğaldı ve artık kütüphanemizde noel/yılbaşına özel bir bölümümüz bile mevcut.  aralık ayı boyunca yatma saatinden evvel de bu kitaplardan bir veya iki (bazen de üç) tanesini okumaya çalışırız.  genelde alegra ile birlikte gerçekleşiyor bu okuma saatleri fakat ara ara, vakitleri yetikçe asya ve alara da sessizce yanımıza gelip o akşamın kitap saatine katılıyorlar.  bazen bizim için klasikleşmiş kitaplar okuyoruz, bazen ise yepyeni bir kitap bulmuş oluyoruz onu okuyoruz.  bu sene ise en çok aklımda kalan kitaplar nedense yılbaşı ağaçlarını konu alan kitaplar oldu.  en çok sevdiklerimizi de sizinle paylaşmak istedik…

the last christmas tree—stephen krensky

 bu tatlı çocuk kitabının baş kahramanı hafif eğrilmiş, bazı dalları eksik olan, minik ama neşesi kocaman olan bir yılbaşı ağacı.  upuzun, gösterişli ve havalı birçok ağaç ile birlikte satılmak üzere şehre getirilen minik ağaç günlerce onu eve götürmek isteyen bir aile için bekler.  seradaki öbür ağaçlar tek tek seçilip aileler tarafından alınmasına rağmen ufak ağaca hiç talep olmaz.  tüm neşesini ve enerjisini göstermek isteyen ağaç daima dik durur ve mahallenin çocuklarının şakalarına maruz kalmasına rağmen birinin onu seçeceğine inancını kaybetmez.  ta ki noel akşamı gelene kadar.  o gece küçük ağaç artık serada tamamen yalnız kalır ve gövdesine devama tabelası asılır.  umudunu kaybetmek üzere uykuya dalan ağaç birden beri kendisi havada bulur…kimsenin istemediği ağacı sonunda noel baba alır ve noel’in en güzel kutladığı yere, kuzey kutbuna, götürür.  ve işte bu şekilde minik ağaç sonunda yuvasını bulur!

the little fir tree-margaret wise brown

dünyaca unlu yazar margaret wise brown’un bu kitabın biz henüz bu yıl keşif ettik…bu kitabın kahramanı olan minik ağaç şehirde değil de ormanda yaşar.  henüz tohum iken tesadüfi bir şekilde rüzgâr tarafından ormandaki ağaçların arasına değil de ormanın biraz dışında yer alan bir kır bölgesinde büyümeyen başlayan ağaç hep kendisini yalnız hisseder.  bir kış günü yine neden yakınındaki büyük ağaçlarla birlikte ormanın içinde olmadığını sorgularken ormandan bir adam çıkıp küçük ağaca doğru emin adımlarla ilerler.  küçük ağacı dikkatli bir şekilde köklerinde söken adam ağacı kendi evinde ve yatalak olan oğlunun, yanına götürür.  kışın en karanlık ve soğuk günlerini bu evde en güzel, sıcak ve ışıltılı bir şekilde kutlayarak geçiren küçük çam ağacı çok mutlu olur.

ilk bahar gelince adam ağacı tekrar yerinde yerleştirir ve bir sene sonra tekrar gelip onu alacağında söz verir.  küçük ağaç yaz boyunca büyür ve yine kışın adam ile birlikte eve döner- etrafında ailesi, üzerinde süsler ve ışıklarla harika bir kış daha geçirip ilk baharda kıra dönüş yapar.  birkaç yıl bu şekilde geçtikten sonra kışın başında ağaç yine adamın gelmesini bekler.  ama bu sefer kimse gelmez.  kar yağır, kış derinleşirim ama hala adam onu almaya gelmeyince ağaç çok üzülür.  bir de bakar ki akşamın alaca karanlığında ona doğru ilerleyen ışıklar görür. bu sefer sadece adam değil de köydeki tüm aileler ağaca doğru geliyor…aralarında da sonunda iyileşen oğlan da var!!

a wish to be a christmas tree-colleen munroe

 asya’nın ilk noel’inde annem bu kitabı bize hediye etmişti.  o sene asya henüz dokuz aylık olmasına rağmen onu hemen yanıma oturtup okumaya başladım.  o seneden beri de yılbaşı kitaplarımızı çıkarınca kızlarla yine bir arada oturup bu duygusal hikâyeyi tekrar okuruz.

hikâyede baş rolde olan yılbaşı ağacı yine bir sürü ağacın arasında seçilmeyi beklemekten artık yorulmuş ve seçilme ümidini kaybetmiş.  sezonlarca herhangi bir aile tarafından eve götürülmemiş olmasında dolayı ağaç devamlı büyümüş! tabii büyüdükçe de normal bir evin normal bir yılbaşı ağacı olabilme şansı da bir o kadar azalmış.  duruma bir hayli üzgün olan ağaç bir gün ağlayarak duygularını arkadaşı olan küçük kuş ile paylaşır.  kuş ise korunaklı cüssesi, dalları ve sağlam gövdesiyle tüm orman hayvanlarının barınma noktası haline gelen ağacı çok sever ve onun üzülmesini hiç istemez.  hemen uçup ormandaki öbür arkadaşlarına durumu anlatır.  o akşam bir araya gelip ağacı mutlu etmek için bir şeyler planlarlar.  koca ağaç moralsiz bir uykuya dalınca hayvanlar işe koyulurlar.  civardan topladıkları süs malzemeleri kullanarak ağacın her tarafını en güzel şekilde süslerler.  gece boyunca süren çalışmalarının sonunda ağaç her zaman hayal ettiği şekilde mükemmel bir yılbaşı ağacına dönüşmüş olur.

sabah güneşin ilk ışınlarıyla uyanan ağaç gözlerini açınca gördüklerine inanamaz! işte o anda aslında bulunduğu yerin ne kadar değerli olduğunu; kendisinin ne kadar çok sevildiğini ve ona ne kadar çok değer verildiğini iyice idrak eder.  bunun karşılığında ise varlığıyla ne kadar çok destek olduğunu ve konumundan dolayı ne kadar çok iyilik yapabildiğini de görür.  ilerleyen senelerde bir gelenek haline gelen noel süslemeleri ile hayvanlar ve ağaç birbirlerine karşılıklı iyi niyetlerini ve sevgilerini paylaşmaya devam ederler.

 

**bu kitapların her biri 3 yaş üzeri çocuklar için ideal; fakat ailece okumak için de ayrıca idealler.  noel ve yılbaşı sezonunun ana temaları olan sevgi, saygı ve beraberliği en güzel şekilde anlatan ve resimleyen kitapları online olarak amazon ve the book depository’den sipariş edebilirsiniz; yurt dışındaki birçok kitapçıdan da bulabilirsiniz**

bu hafta neler okuyoruz… paris kitapları

yeni bir yeri ziyaret ettiğimizde mutlaka bulunduğumuz şehir veya bölge ile ilgili en az bir çocuk kitabı bulmaya çalışırız…bazen boyama kitabı olur, bazen ingilizce olmayıp ziyaret ettiğimiz yerin dilinde olur, bazen daha çocuksu olur, bazen de bayağı donanımlı bir tarih kitabı kıvamında olur.  fakat ne olursa olsun her seyahatimizden anlamlı ve hatıra olabilecek bir kitap ile eve dönmeye gayret ederiz.

en son çıktımız seyahatte paris’i ziyaret etme şansımız oldu.  fransızların kitap kültürü çok küvetli olduğu için bu güzel şehir ile ilgili kitap bulma şansımız yüksekti! hem kendi tarihleriyle ve ulusal kültürleriyle çok gurur duydukları için, hem de neredeyse her köşe başında kitap evi olduğu için paris’te geçirdiğimiz her gün yeni bir kitap keşif edebildik…  (paris seyahatimizi detaylı bir şekilde okumak için buraya tıklayabilirsiniz)

ilk gün le marais bölgesinde girdiğimiz comme un romain kitapevindeki çocuk kitaplarının çoğu fransızca olmalarına rağmen çocuk bölümünde dikkatli bakınca isabelle pellegrini ve camille garoche’un resimli çocuk kitabı marie from paris’i bulduk.

IMG_5232

kitabın kahramanı olan yedi yaşındaki kız çocuğu marie okurlara kendi paris’ini ve hatta fransa’sını tanıtıyor.  paris’in belirli başlı tarihi binaları, parkları ve nehrini gösteren marie aynı zamanda fransız kültürünün de önemli isimlerine de değiniyor.  guignol’un kuklaları, louvre müzesinde asılı olan mona lisa, yemek, müzik ve balenin franszıların hayatlarındaki önemi; hepsinden kısa kısa çocuklara uygun bir şekilde bahsediyor.  kitabın konusu her ne kadar paris olsa da marie hayatındaki bazı geleneklerin de şehir dışında gerçekleştiğini de anlatıyor.  ailesinin şehir dışındaki kır evinden bahsediyor ve her sene noel’de gittikleri provence’ı da anlatıyor.  son sayfada marie okurlarıyla vedalaşıyor ama kitabın eğlencesi böyle bitmiyor.  en arka sayfadaki küçük cepte paris temalı yapıştırmalar ve rengarenk bir poster da mevcut.

shakespeare and co’nun çocuk bölümünde bakınırken de muhteşem bir paris kitabı daha bulduk.  birçok avrupa şehrini yazmış olan salvatore rubbino’nun a walk in paris kitabını alegra görür görmez bayıldı.  alegra’ya benzeyen ufak bir kızın paris’te dedesiyle geçirdiği günü anlatan kitapta yine paris’in tarihi ve kültürü keyifli bir şekilde anlatılmış.  küçük kahramanımız ve dedesi paris’i baştan sona gezip bir sürü önemli bina görüyorlar, değişik mahalle keşif ediyorlar ve müzede dolaşıyorlar.  uzun bir turistik günün sonunda ise kendilerini eiffel kulesinin önünde buluyorlar ve bu harika geçen günü kulede yapılan bir ışık şovuyla kapatıyorlar.

IMG_5236

bir önceki kitabımıza nazaran a walk in paris paris’in ve fransa’nın genel tarihini, kültürünü ve geleneklerini daha ciddi ve detaylı bir şekilde ele alıyor.  yine çocuk dilinde yazılmış ve rengarenk bir kitap olmasına rağmen biraz daha olgun çocukları düşünerek hazırlanmış.  örneğin paris’in meşhur marketlerini anlatırken aynı zamanda fransız peynir çeşitlerini de anlatılıyor olması çok hoşumuza gitti.  benim kızlarım artık etraflarının çok farkındalar; kendileri de böyle detayları görüp merak ediyorlar.  ben de her ne kadar fransız kültürünü bilip sevsem de kitaptaki ayrıntılar kadar bildiğimi iddia edemem.

son olarak uzun yıllardır bildiğimiz ama bir türlü kütüphanemizde henüz yer almayan bir paris kitabı aldık, this is paris.  bu değerli kitabı daha evvelden hep lola’nın kütüphanesinde okuyorduk, lola kapandığından beri bir türlü eve almaya fırsatım olmamıştı.  miroslav sasek tarafından 1959’da yazılmış olan kitap 2004 senesinde günümüzdeki paris’e göre tekrardan uyarlanıp piyasaya sunuldu.  paris’in önemli binaları, mahalleleri, şehirde bulunan sanat eserleri ve insanlarını bir çocuğun bakışı açısında gösteren ünlü ressamın kitabı bize göre her çocuğun kütüphanesinde olmalı.  yıllar önce incelemiş olduğumuz this is paris kitabını eve dönerken yanımızda getirebilmek ayrıca bir keyif oldu.

this is paris

 

sizin paris ile ilgili sevdiğiniz başka kitaplar var mı?  varsa bizimle paylaşırmışsınız? 

 

 

 

bu hafta neler okuyoruz…. zombelina

cadılar bayramı haftası geçmiş olmasına rağmen, bizim evde neredeyse aynı heyecan ve heves ile kutlamanın tadını çıkarmaya devam ediyoruz!

bu haftanın kitabı da tam cadılar bayramına uygun olan zombelina kitabı.  kristyn chow tarafından yazılmış ve molly idle’ın çizimleriyle canlandırılan hikâye alegra ve arkadaşlarına çok uygun bir temayı ele alıyor.

alegra’nın yaşındaki kızlar bu aralar zombiler, cadılar ve canavarlara çok meraklı oldukları için zombelina adını görür görmez hoşlarına gideceğini tahmin etmiştim.  kitabın ana fikrinin birbirimizden değişik olsak da hepimizin sevilmesi gerektiği olması ise kitabı benim için daha da değerli kıldı.

zombelina adında küçük bir kız çocuğu bale dersi almak isteyince ailesi onu hemen oturdukları şehirdeki bale okuluna yazdırır.  tabii ki zombi olmayıp da canlı olan kızlardan çok farklı bir şekilde hareket eden ve hatta yerine göre kolları ve bacakları vücudundan ayrılan zombelina sınıfta bir hayli dikkat çeker; ve sınıf arkadaşları tarafından da pek sevilmez.  ama herşeye rağmen bale hocası zombelina’yı olduğu gibi kabul eder ve ona yaklaşan gösteride güzel bir rol takdim eder.

şov gecesi gelir; tüm kızlar heyecanla sahne çıkmak için süslenip püslenirler ve gösteri başlar.  zombelina sahne alınca ailesi büyük bir gururlar alkışlayarak ayağa fırlarlar.  salondaki diğer seyirciler ise bu canavar aileyi görünce korkularından koşarak gösteriyi terk ederler.  ilk etapta üzülen zombelina sonra ailesinin devam eden tezahürat sayesinde dansına son selama kadar sürdür.  eve dönünce kutlamalar başlar ve güzel bir parti ile akşam sona erir.

bir cadılar bayramı hikayesi olmanın yanı sıra hikâyede çok önemli temalara değinilmesi özellikle dikkatimi çekti.  pes etmemek, özgüvenli olmak, aile bağlarına önem vermek, saygılı olmak ve sevgi dolu olmak- zombelina bütün bu konuları en tatlı ve yumuşak şekilde vurguluyor.  -heyecanlı ve bazen biraz çılgınca kutlamaların sezon olsa da cadılar bayramında da bu değerlere biraz da olsa tekrar değinmek hepimiz için iyi oldu.

4-8 yaş için uygun olan zombelina serisinin ayrıca yılbaşı dönemine uygun zombelina dances the nutcracker kitabı ve okula başlangıç dönemini canlandıran zombelina school days kitabı da mevcut.

bu hafta neler okuyoruz…super fly guy

son bir haftadır alegra ile inanılmaz komik bir kitap serisine takıldık! ted arnold’ın yazdığı ve çizdiği fly guy kitaplarının kahramanları 7-8 yaşında buzz adında bir oğlan çocuğu ve onun evcil hayvan olarak beslediği kara sineği, fly guy.

serideki her kitap aynı başlıyor, önce fly guy ve buzz tanıtılıyor.  fly guy bu arada sadece buzz’ın evcil hayvanı değil, aynı zamanda en iyi arkadaşı da sayılır.  bu durumun en önemli parçalarında biri ise de fly guy’in buzz ismini rahatlıkla söyleyebiliyor olması! karakterleri tanıdıktan sonra kitabın macerası başlar.

IMG_4162

super fly guy kitabında fly guy buzz’ın sırt çantasına saklanıp gizli bir şekilde okula gider.  okulda olması zaten uygun değil ama daha da kötüsü fly guy hızla yemekhaneyi keşif edip oradan da ayrılmak istemez! yemekhanede servis yapan teyze ile iyi arkadaş olan fly guy büyük bir neşe ile çocuklarla birlikte yemek yerken mudur tarafından yakalanınca işler karışır.

ama fly guy işte bu noktada süperliğini gösterip tüm işleri en komik ve en eğlenceli bir şekilde yerin koyar! ödül olarak da yemekhanedeki teyze ona şahane bir çöp çorbası yapar 🙂

IMG_4163

 

üç- sekiz yaş arası çocuklar için tavsiye edilen fly guy serisi yeni okuyanlar için çok uygun.  kolay kelimler, rahatlıkla anlaşılan konular ve eğlenceli hikayeleriyle okuyan herkes çok keyif alacaktır.  özellikle yoğun bir günden sonra ebeveynlere bile çok iyi gelecek olan kitapları biz çok tavsiye ederiz.

 

bu hafta neler okuyoruz…chris colfer’un “the land of stories” serisi

the land of stories kitap serisi gerçekten harika bir seri!  yıllar evvel alara büyük bir heyecanla bütün seriyi okuyup bitirmişti, kitapları vereyim mi yoksa alegra’ya tutayım mı diye sorduğumda mutlaka tutmamı ve hatta en kısa zamanda da alegra’ya okumaya başlamamı söyledi.

bu arada alegra’nın biraz büyümesini beklerken asya rafta kitapları keşif edip okumaya başladı.  o sene sekizinci sınıftaydı ve teog hazırlıkları bayağı yoğun geçiyordu.  macera dolu olan bu kitaplar bence onun ruhuna çok iyi geldi- fazla yormadan kafa dağıtabiliyordu, okumaya vakit kalmayınca da bıraktığı yerden rahat rahat devam edebiliyordu.

alegra tabii ablalarının elinden düşmeyen bu kitapları çok çok merak ediyordu! herhalde birçok evde aynı durum yaşanıyordu ki tam bu sıralarda chris colfer the land of stories’den esinlenen bir çocuk kitabı serisi daha hazırladı.  the land of stories’de yer alan değişik kısa hikayeleri tatlı bir dilde ve keyifli çizimlerle canlandıran bu kitaplar tam alegra’ya göreydi.  alara bile yeni resimli kitaplarını görünce o kadar heyecanlandı ki hemen eline alıp “bu akşam alegra’ya yatmadan ben kitap okuyacağım” dedi!

IMG_3842

bu yıl eylül’de istanbul’a dönünce artık esas seriye başlamanın zamanı geldiğine karar verdik. son iki haftadır alegra ile birer birer bölüm okuyarak ilk kitabın neredeyse ortasına geldik.

kitabın konusu çok ilginç, ikiz kardeşler babaannelerinin verdiği bir masal kitabının içine düşüp kendilerini bir başka bir dünyada bulurlar! bulundukları yeni dünya ise hepimizin çocukluktan beri bildiği ve sevdiği peri masalları dünyası…uyuyan güzelin şatosu, rapunzel’in yaşadığı yüksek kule, pamuk prenses ve yedi cücelerin ormanı…çocuklar hepsinin tam ortasına düştüklerini keşif edince şaşırıp kalırlar!

her ne kadar bu yeni dünyayı keşif etmek isteseler de bir yandan da bir an evvel kendi dünyalarına dönmek isterler.  buldukları bir günlük sayesinde bu dönüş için kullanılabilecek bir sihir olduğunu öğrenirler.  fakat sihri gerçekleştirmek için yeni dünyanın değişik noktalarından değişik objeler toplamaları gerekir ve bu efor bayağı bir hazine avına dönüşür! İşte biz alegra ile tam bu hazine avının ortasındayız…rapunzel’in kulesini ziyaret ettik, kırmızı başlıklı kız ile karşılaştık ve en son pamuk prensisin kötü kalpli üvey annesinin nerelerde olduğunu öğrendik.

okuması o kadar keyifli ki ben bile her akşam üstü acaba bu akşam neler olacak diye düşünüyorum, akşam evde olamayacaksam da önceden bir vakit ayırıp alegra ile oturup o akşamın bölümünü erkenden keşif etmeye çalışıyorum 🙂

resimli kitapları rahat rahat 3 yaş üzeri çocuklara okunabilir, uzun kitaplar ise 7-8 yaş üzeri olan çocuklar için gayet uygun… biz kitaplarımızı bir amerika ziyaretimizde almıştık, fakat amazon’dan veya book depository’den da sipariş edilebilir.

bu hafta neler okuyoruz

bu postta neler okuyoruz yerine nerede okuyoruz konusunu elle aldım…size benim de çocukluğumun geçti çok özel bir kitabevini tanıştırmak istedim….malaprops bookstore and cafe

bu ay kızlarla amerika’dayız.  asya washington dc’de olan georgetown üniversitesinde üç haftalık bir kursta, alara ve alegra ise benimle birlikte doğup büyüdüğüm küçük şehirde vakit geçiriyorlar.  asheville muhteşem bir ufak şehir, hatta her sene amerika’da en iyi yaşanacak küçük şehirler listesinde yer alıyor.  blue ridge ve appalachia dağ zincirlerinin birleştiği noktanın ortasında bulunması nedeniyle her bir yanı yem yeşil ve doğal olan bir bölge.  burada vakit geçirmek, gezmek, görmek rahat ve kolay.  kompakt ama çok hareketli ve kendine has havası olan bir şehir merkezi var.  Rengarenk boyanmış ufak binalar içerisinde yerel ve organik gıdalar kullanmaya önem veren bir sürü değişik lokanta var, sanat galerileri, birbirinden keyifli mağazalar var.  hafta sonları açık hava müzik performansları ve dans gösterileri oluyor.  her yaz geldiğimizde downtown denilen bölgede vakit geçirmek bizim en çok sevdiğimiz programlardan biri.

geçen akşam üstü yine bir downtown programı yaptık ve kendimizi en çok sevdiğimiz, ve istanbul’dan takip etmeye devam ettiğimiz malaprops kitabevi ve kafe’de bulduk. içeriye girer girmez bizi kitap ve kahve kokusu karşıladı…anında kendimizi evimizde gibi hissettik.  alara hızla kasaya gidip okuma listesine yazmış olduğu kitapları sormaya başladı, alegra ise bu sene ilk defa çocuk kitapları bölümüne yönelmeyip arka tarafta doğru yer aldı.  okul senesi boyunca okumuş olduğu kitapların ve yapmış olduğu çalışmaların faydasını gören küçük kızımız artık orta sınıflar kategörisiden kitap seçmeye hazır.  alegra’nın 9-12 yaş çocuklara uygun, biraz daha uzun olan ve neredeyse görsel bulundurmayan bu kitaplara geçmiş olduğuna inanmak bana hala çok zor geliyor.  sanki daha dün kelimeleri anlamaya çalışıyordu, nasıl oldu da uzun uzun hikayeleri okuyup anlayabiliyor??

yeni kategörisinde uzun uzun bakınıp düşündükten sonra alegra kendisine üç dört tane kitap seçti.  hepsi macera kitapları ve hepsinde baş rol karakteri on yaş civarında olan bir kız çocuğu.  konulara bakınca özellikle bir tanesi bana ailemizi çok andırdı…küçük kız kalabalık bir ailenin kızı ve sürekli kendisiniden büyük olan kardeşleriyle yarışmak zorunda hissediyor.  alegra da sık sık bu duruma düşüyor ve bazen kendisini duyuracak diye ablalarını son derece rahatsız de edebiliyor doğrusu.

alara bu aralar young adult bölümünden biraz fantastik kitaplar okumayı tercih ediyor. bu tarz romanları okumak çok heyecanlı ve sürükleyici oluyor.  hikayenin heyecanı nedeniyle de nitekim hızlı okunabiliyor.  kendisine seçtiği kitaplardan o kadar keyif alıyor ki… her fırsatta kitap okuma vakti yaratmaya çalışıyor.  özellikle tatil zamanları arka arkaya bir sürü kitap bitirebiliyor!  kendisini her zaman çok iyi tanıyan bu güzel ortanca kızım üç haftalık kampa gideceği için bir sürü kitap aldık ona, tam saymadım ama sanırım 10-12 tane aldık.  bakalım, kampın son haftası ona yedek kitap göndermek zorunda kalabilirim!

neredeyse doğudu günden beri en büyük kitap kurdum olan asya ise bizimle burada olmamasına rağmen washington’dan bize malaprops siparişleri gönderdi.  o da asheville’e gelince mutlaka tekrar gideriz.  en büyük şansım bu aralar alara ile aynı tarz kitapları ve serileri tercih ediyor olması. bir taş ile iki kuş durumu oluyor açıkçası- tek problemimiz eve döndüğümüzde kitaplar kimin dolabında duracak kavgası başladı!

kendim için seçtiğim kitaplar ise genelde bu bölgede yaşayan ve buranın kültürü ve insanlarıyla alaka konuları ele alan yazarların kitapları oluyor.  north carolina’nın bu bölgenin kendine has bir kültürü ve gelenekler var.  zamanında birçok iskoç göçmenin yerleşmesi nedeniyle iskoç kültürünü de andıran tarafları da var.  her ne kadar çocukluğumu burada geçirmiş olsam da istanbul’a taşınıp da asheville’i ziyaret amaçla gelmeye başlayana kadar bu kültürün derinliğini ne anladım ne de değerini fark etmemiştim.  ilginç değil mi? bazen tam önümüzde olan bir şeyi görebilmek için bayağı uzaklaşmak gerekiyor!

dün akşamki ziyaretimiz malaprops’a ilk ziyaretimiz oldu bu yaz ama eminim ki son ziyaretimiz olmayacaktır! kütüphane havası olan bu kitap evi vakit geçirmek için harika bir mekân- belki kızlar kampa gidince ben kendim de biraz orada oturur yetişkin okuma saati ilan ederim!

haftaya neler okuyoruz ile devam edeceğim- burada birçok yeni, birbirinden keyifli çocuk kitabı bulma şansım var- hepsini paylaşmaya çalışacağım!

 

bu hafta neler okuyoruz…

bu hafta neler okuyoruz…amy krouse rosenthal ve kızı paris’ın tüm kızlara hitaben yazmış oldukları dear girl.

amy krouse rosenthal’ın hemen hemen her çocuk kitabı evdeki kütüphanemizde yer alıyor.  her biri birbirinden güzel olan kitapların aralarında bügüne kadar en çok sevdiklerimiz the ok book, one of those days, uni the unicorn, i wish you more, ve little miss big sis.  dear girl’ı geçtiğimiz hafta sonu amerika’dayken buldum ve eve gelir gelmez alegra ile hemen oturup birlikte okuduk.

dear girl tek kelimeyle şahane bir kitap. sabah tekrar kendim okudum ve kesinlikle her kız çocuğun kütüphanesinde yer alması gerekir (hatta bundan sonra uzun bir müddet sevdiklerime doğum günü hediyesi olarak vermeye başlayacağım sanırım)  günümüzde kızların karşılaştığı bir çok sorunu açık ve anlaşılır bir şekilde tatlı resimlerle ve duygusal ama yerine göre espirili cümlelerle ifade ediyor.  örneğin kitabın ilk sayfalarında okurlara bir aynaya bakıp kendilerini özel yapan bir karakteristiği bulmalarını ve o özelliğine teşekkür etmelerini talep ediyor.  küçük kızlar, yetişkin kadınlar…bir çok zaman bu tarz karakteristiklerimiz özgüvenimizi etkiliyor.  halbuki bizi biz yapan şeyler ne kadar önemli, ara sıra durup onlara şukur etmeyi bilmek de bir o kadar önemli (alegra ile okurken büyük bir merakla bekledim acaba hangi karakteristiğine teşekkür edecek diye…gözlüklerini seçti!)

IMG_2334

bir başka sayfa ise tamamen bir gökkuşağı ile kaplı.  mucizevi bir görüntü olan gökkuşağına bakan küçük kıza verilen öğüt ise merakı ve hayranlığı hiç bir zaman kaybetmemeye dikkat etmek.  hayatın gerçekleriyle karşılaştıkça dünyaya bakışımız ister istemez değişime uğrar, merak etmeyi, etrafımıza dikkatle bakmayı, bazen durup anı yaşamayı unutturuz. rengarenk bu hatırlatma uzun zaman akılda kalacaktır.

IMG_2335

kitabın her sayfasında özel ve anlamlı hatırlatmaların arasında en çok hoşuma gidenleri seçmek zor oldu fakat sonunda iki tanesine karar kıldım…

ilki kızlara iç güdülerini takip etmelerinin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. İçimizden gelen bu sesler değerlidir.  üç kız annesi olarak, ve kızları genç yaştan serbest bir şekilde kendi ayaklarının üzerinde durmalarına teşvik etmeye çalışan bir anne olarak, tehlikeli durumları nasıl tespit edeceklerini ve böyle durumlarda nasıl davranacaklarını anlatma konusu hep kafamı kurculayan bir konu olmuştur.  fazla detay versem korkarlar, az anlatırsam yerine göre kendilerini tehlikeye atarlar ikilemini dear girl harika bir şekilde çözüyor.  üzerinde kocaman NO yazan bir sayfada kızlara her zaman içlerinden gelen sesleri dinlemelerini ve her zaman hayır deme hakkına sahip olduklarını net bir biçimde hatırlatıyor.

IMG_2337

daha az ciddi ama her annenin bayılacağı bir başka sayfa ise kızlara gayet tatlı bir şekilde, ve özellikle tatil günlerinde hepimizin çok duyduğu “benim canım sıkıldı” laflarını elle alıyor! dolu dolu hayatlar yaşayan ve esasında birçok harika imkana sahip olan çocuklarımın ağızlarından bu laflar çıkınca içimden bağırıp çağırmak geliyor! Her seferinde nakliyeci çağırıp evdeki tüm oyuncakları, kitapları ve elektronik cihazları göndermeyi tehdit ediyorum (tabii yıllardır söyleyip yapmadığım için pek kimse inanmıyor artık). benim aşırı tepkimden biraz daha az aşırı bir şekilde dear girl’ın bu sayfasında kızlara ben sıkıldım laflarının esasında ne kadar sıkıcı olduğunu hatırlatıyor 🙂

IMG_2339

bu kitabın manevi değeri çok yüksek…bir anne kızın ortak çalışma olması harika birşey… günün birinde kızlarımın biriyle bir kitap tasarlamak ve hayata geçirmek çok isterim doğrusu.  ama bir başka detay daha ise amy krouse rosenthal’ın maalesef geçtiğimiz sene vefat etmiş olması.  son 3-4 yıldır çocuk kitaplarından yola çıkarak  yetişkinler için yazdıklarını okudum, ted talk ve NPR ‘da yapmış olduğu konuşmaları dinledim, son olarak da vefatından 10 gün önce new york times’ta yayınlanan “you may want to marry my husband” yazısını da okudum. son yazısını okuyunda ne çok üzüldüğümü bilemezsiniz.  şahsen tanımamış olsam da böyle harika bir yazarın güzel kitaplarının hayatımızda yer aldıkları için çok mutluyum.   amy krouse rosenthal’ın paylaşmak istediği sevgiyi, saygıyı, ve ilhamı yazmış olduğu kitaplar sayesinde hep yaşayacak, kızların (ve erkeklerin) hayatlarında hep yer almaya devam edecektir.