hatırlarsanız haftanın son mücveri postunu yazarken son bahar için yeni projeler ve fikirlerimin olduğunu söylemiştim… nihayet istanbul’a donduk, okullar açıldı ve hayatımız yine kış ve okul rutinine geri dönmeye başladı. (tam rutine girdi diyemem henüz-her şey hala bana bayağı karışık geliyor ama en azından kızlar sabah evden çıkıp okula gidiyorlar, normal saatte akşam yemek yeniliyor ve normal saatte yakın bir vakitte yatılıyor!).
yeni yemek projesini tasarlarken geçen sene denemiş olduğum “haftanın mücverinden” yola çıkmaya karar verdim. mücverleri mevsim sebzelerinden faydalanarak yapmıştım- her hafta pazardan sebze seçip, normalde mücverlerin içerisinde olmayan sebzeleri bile kullandım ve hatta protein de olsun diye çeşitli baklagiller ekleyip çok değişik mücverler ortaya çıkarmıştım. bazı karışımlar şahane olmuştu, bazıları ise açıkçası biraz garip olmuştu! ama denemiş oldum ve gayet de eğlenceli geçti…
bu yıl ise biraz daha yaramaz, belki biraz daha az sağlıklı, bazılarımız için biraz da keyifli olarak mevsim meyvelerinden tatlı bir şeyler yapmaya karar verdim!
çocukken bizim evde çok meyve yenirdi. kışın amerika’dayken akşam yemeğinden sonra babam mutlaka mevsimde olan meyvelerden bir tabağa koyup kız kardeşim ve bana soyardı. elma kabuklarını yemeğe bayıldığım için onları direkt soyup soyup bana uzatırdı. bazen de dedemin her sene bize hediye ettiği koca bir sandık florida portakalından alıp onları soyardı- sulu sulu parmaklarımız yapış yapış olana kadar yerdik!
ama mevsim meyvesi denince esas en çok aklıma istanbul’da geçirdiğimiz yazlar gelir. normalde ailece mayıs ayının sonlarına doğru istanbul’a gelip eylül’ün ortasına kadar kalırdık… yani yaz meyvelerini en iyi zamanını yakalamış olurduk!
yazları istanbul’da olmak meyve açısından tam olarak harikaydı…bahçemizde vişne, kiraz, mürdüm eriği, incir, şeftali, dut, elma ve armut ağaçları vardı…olgunlaştıkları dönemlerde her öğünün sonunda tatlı niyetine bolca meyve yerdik, arkadaşlarımızla oynarken canımız sıkılınca ağaçları silkeleyip avuç avuç bahçede oturup da yerdik. ellerimiz vişnelerden kıp kırmızı, dutlardan mor ve henüz tam olgunlaşmamış cevizlerden bazı sim siyah bile olurlardı. parmaklarımızın renkleri, ağızımda eriyip giden taze meyveler, o zamanlar mevsimin dışında bir meyve bulmak neredeyse imkansızdı… kış ortasında kiraz yoktu- yaz ortasında ise hiçbir zaman greyfurt bulunmazdı!
işte bu sene bu mevsim meyvelerinin tadına tekrar varmaya çalışacağım. tarifleri olabildikçe de kızlarla birlikte yapmaya çalışacağız. eski hatıralardan yola çıkılmış olsa da bu senenin sonunda bir çok yeni hatıramızın olacağından şimdiden eminim!
**yukarıdaki fotoğraftaki ayva ağacı evimizin bahçesinde yaşıyor…kızlarda benim gibi ağaçtan meyve yemenin keyifini yaşasınlar istemiştim ve iki yaz önce ayva, elma ve kiraz ağaçları dikmiştik. 2017 yazındaki büyük dolu fırtınasından sonra maalesef sadece ayva kaldı…**